SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

EDEB BAHSİ

<< 4909 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا ابْنُ مُعَاذٍ حَدَّثَنَا أَبِي حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ حَبِيبٍ عَنْ عَطَاءٍ عَنْ عَائِشَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا قَالَتْ سُرِقَ لَهَا شَيْءٌ فَجَعَلَتْ تَدْعُو عَلَيْهِ فَقَالَ لَهَا رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَا تُسَبِّخِي عَنْهُ

 

Âişe (r.anha)'dan (rivayet edildiğine göre bir gün); kendisinin bir şeyi çalınmış da çalan kimseye beddua etmeye başlamış. Bunun üzeri­ne Rasûlullah (s.a.v.):

 

"(Böyle beddua ederek) onun günahını hafifletme" buyurmuş.

 

 

İzah:

Ebu Davud, vitr; Ahmed b. Hanbel. VI, 45, 136, 215.

 

Fethü'l-Vedûd yazarının açıklamasına göre Hz.Nebi, Hz. Âişe'yi bir eşyasının çalınmış olmasından dolayı öfkeli bir halde hırsıza beddua ederken görünce, ona bedduayı terk etmeyi tavsiye etmiştir. Çünkü bir insanın bir insanı üzüp öfkelendirmesi, öfkelendiren kimsenin kıyamet gününde cezaya çarptırıl­masını gerektirir. Öfkelenen kimsenin beddua etmesi ise bu günahı hafif­letir. Öyleyse zarara uğrayan kimsenin uğradığı zarardan dolayı kendisi­ni zarara uğratan kimseye beddua etmesinin hiçbir yararı yoktur.

 

Hz. Nebiin, bu sözden maksadı suçlunun günahının azalmasını önlemek ve kesinlikle azaba çarptırılmasını sağlamak değil, beddua etme­nin lüzumsuzluğunu açıklamaktır.